Cennet Gezegenimiz Tehdit Altında Mı?

Kent Ekolojisi: Şehirlerde Doğal Yaşamı Korumak

Şehir yaşantımızda genellikle uçsuz bucaksız şekilde göz alan beton yapılar ve yüksek binalara alıştık. Şaşırtıcı olan ise doğanın hiçbir şey dinlemeden bu beton ve çimento yığınları arasından fışkırması. Çalışkan arıların plaza teraslarında insanları ürkütmelerini, martıların yüksek sesle güldüklerini, yola atlayan inekleri görüyor ve duyuyorsak hala şanslıyız. Çevre bilinci ve sürdürülebilir yaşamla iç içe geçen şehir ekolojisi, insanlar ve doğal yaşam arasındaki bu ilişkiyi derinlemesine inceleyen geniş bir çalışma ve analiz alanına sahip.

Sürdürülebilir Yaşamda Sürpriz Bir Sektör

İnsanlık tarihinde belki de ilk olarak ozon tabakasının delinmesi endişesiyle başlayan çevre konuları her geçen yıl daha çok önem kazanarak gündem oluyor. Sorumsuz ve bilinçsiz şekilde yaşayarak doğaya ve vahşi yaşama verdiğimiz zararın bir noktada geri dönüşü olup olmadığını hep beraber göreceğiz. Zeus, Poseidon, Hades gibi tanrıların öçlerini doğa yoluyla aldıkları mitolojik zamanlar gibi günümüzde de bu durumdan ilham alan gates of olympus giriş sayfasında, şirketin çevre bilinci için çalışması oldukça şaşırtıcı geldi. Doğal yaşamın savunucusu olarak, mitolojik göndermelerle kişiselleştirilebilir oyunları öne çıkaran gates of olympus slot makinelerinde capcanlı temalar görmek mümkün.

Kent Ormanları, İnsanlara Fayda Sunuyor

Oysa ki şehirlerde doğal yaşama saygı gösterip korumak herkesin faydasına olduğu kadar estetik olarak da göz alıcı öğele sahip. Yemyeşil parklar, teraslar sıcak aylarda serin gölgeler sunarken çevre kirliliği için filtre oluşturması dah cabası. Isınmanın azalmasıyla beraber sel ve kasırga gibi yıkıcı etkilerinde azalacağı bir dünya hayali zor olmamalı. Tüm bunlara ek olarak antidepresan kullanımında rekor kıran insanlık tarihinin daha az stresle başa çıkabilmesi için belki de gates of olympus taktik ve stratejilerini takip ederek daha çok doğal alan görmemiz gerekiyor.

İstanbul Metropolünde Çözümler

Küresel olan bu problemin çözümü yerel yönetimlerin elini taşın altına koyarak toplumla beraber doğaya saygı göstererek hareket etmek. Bunun için kendi içimizde neler yapıyoruz değerlendirmek iyi olabilir. Örnek olarak en büyük metropolü alalım:

İstanbul Nüfusu	16 Milyon
Büyük Ölçekli Çevre Projeleri	Kent OrmanlarıYaşam VadileriİSKİ İçme Suyu HavzalarıMaden Sahalarının Dönüşümü
Orta Ölçekli Çevre Projeleri	Potansiyel Yeşil Alanların Tespiti ve Değerlendirilmesi
Küçük Ölçekli Çevre Projeleri	Yeşil Sokak HareketiMevcut Park RehabilitasyonlarıHastalıklı Ağaç Rehabilitasyonu

Yalnızca özetini vermiş olduğumuz bu projeler umut verici olsa da elbette iki kıtayı birbirine bağlayan böylesi bir konum için yeterli değil.

Cennet Gezegenimiz Tehdit Altında Mı?

Kentleşme hız kazanan bir unsur ancak çarpık kentleşme özelliğinde olması oldukça can sıkıcı ve istikrarsız bir gelecek örüyor. Bina yapımları, trafik ve sanayileşme sonucu ortaya çıkan kirlilik ve doğal su kaynaklarının yok edilmesi insanları da doğayı da tehdit ediyor. Üstelik bu tehdit global boyutta.

Yerel Yönetimlerden Başlayarak İyileşen Gezegenimiz

Dünya çapında çevre sorunlarını ele alan, çözüm üreten yerel yönetimler küresel ölçekte fikir alışverişinde bulunuyor. Sonuçta dünya üzerinde doğal yaşam, insanların toprak sınırı çizdiği gibi birbirinden ayrılan unsurlara sahip değil. Her şey birbiriyle bağlantılı. Bu nedenle giderek artan sayıda yerel yönetim, kentsel ekolojiyi teşvik etmek için yenilikçi çözümler benimsiyor.

• Sürdürülebilir şehir planlamasında dünya lideri olan Singapur, doğa ve teknolojiyi bir araya getiren fütüristik bir park olan 101 hektarlık Gardens by the Bay’e ev sahipliği yapıyor.
• Berlin’de ise eski bir havaalanının geniş bir şehir parkına dönüştürüldüğü Tempelhof Alanı, kullanılmayan arazilerin ekolojik faydalar için yeniden değerlendirilme potansiyelini gözler önüne seriyor.

Gelecek nesillere, çocuklarımıza ve torunlarımıza ne miras bırakacağımız konusunda her gün ve her an bilinçli seçimler yapmamız gerekiyor. Kentsel ekoloji üzerinde çalışıp, yeşil alanları arttırarak daha sağlıklı şehirlere kavuşmamamız için hiçbir neden yok.